Birkaç gündür bu yazıyı yazabilmek için mücadele veriyorum kendimle. Boşuna dememişler blog yazmak zor iş diye. İnsanlar zanneder ki içini doldurmak zor iş ama asıl zor olan aklındakileri buraya aktarmak. İnsana bir zor geliyor ki sormayın :)
Neyse gelelim yazımızın konusu olan kitaba. Emine Şenlikoğlu’nun kitaplarından okuduğum ikinci kitap ‘İmamın Manken Kızı’. İlk okuduğum kitabı ‘Beyaz Devrim Kalemle Başlar’ isimli kitabıydı. Orada da yaptığı hatalardan çıkardığı dersleri, yeni yazarlara aktardığı nice tecrübeler var idi. O kitabın da yazısını yayınlayacağım inşallah.
Son verdiğim bilgiyle ilgili olarak da kitap hakkında söylemek istediğim ve üzüldüğüm nokta kitabın bir editör elinden geçmemiş olması. Hatalar, akım bozulmaları vs kitapta oldukça göze batıyor. İsterdim ki sağlam bir editörden geçip genişletilmiş versiyonu ile tekrar okuyucuya sunulsun. Genişletilmiş istememin nedenini de sonda açıklayacağım.
Kitabımızın konusu ile başlayalım…
Kitapta baş karakterimiz Fatma isimli hafız, imam kızı, bilgi deposu, kitap kurdu genç kızımız. Ancak sorunu şu ki çocukluk yıllarında gittiği kur’an kursundaki olumsuz, kendini bilmezlerin tavırları yüzünden ve dahası babasının mesleğinden ötürü herkesin kendisini de günahsız, hatasız, çok çok olgunlaşmış biri gibi görmesi ve bunların acısını çekmesi. Bunlardan ötürü de yaşadığı hayata kızıyor, güzelliğini vurgulamak mankenlik yapmak istiyor. Ancak mankenlik hakkında bildikleri, hayal ettikleri gerçekten çok farklıdır.
Ailesi bu durumu sezinlemekte ve ellerinden kayıp gitmekte olan kızları için sabırla onu kazanmaya çalışmaktadır. (Özellikle babanın sabrı insanı delirtebilecek cinstendi :) Ama gerekliydi tabiki…) Velhasıl öyle yada böyle Fatma, mahalledeki bir kadının da maddi manevi desteğiyle(!) evden kaçar. Bu süreçte yaşananlardan etkileneceksiniz daha çok. Hatta bu kızlardan bazılarına nasıl islama dönüş için vesile olduğunu gördüğünüzde.
Kitabın içeriği ile ilgili daha fazla yazmak istemiyorum ki alıp okuyun, sindirin, hayatınıza tatbik edin :) Benim ilgimi çekmez demeyin bence herkesin alabileceği birşeyler var içerisinde. Mesela benim için; edinilen tüm bilgilerin bir gün mutlaka işe yarayacağı ve insanlara vesile olacak kapıları açabileceğini anlatmış oldu. Biraz da teşvik tabiki ;)
Aslında kitabı okurken şüphelenmiştim bu hayat gerçekten yaşanmış bir hayat olmalı demiştim. Kitap bittikten sonra şöyle bir araştırma yapayım dedim ki meğerse gerçekten böyle biri varmış. Hatta kitaptaki karakterlerden Özlem Süsler kitabın ana karakteri ve konusu olacakken imamın kızı Fatma’nın hayatına dönmüş. Orasının ayrıntısını anlatmaktan kaçınmış yazar. Vardır bir hikmeti.
Kitapta beni üzen şey sonu oldu. Çünkü havada bitti biraz. O karakterlerin islama dönüşlerini de okumayı çok isterdim. Hele ki kitapta sürekli, dönme Banu için çözüm bulacağını söyleyen Fatma’nın sözlerini okuyunca… Bu kadar söyleyince demekki o çözümü bulacak o kızlara da aktaracak onları çekip alacak zannettim. En azından olan biteni ailesine anlatmasını, gelecek tepkiyi ve olacakları okusaydık o bile yeterdi.
Öyle yada böyle şu devirde bir tarafa yontmadan, cemaat-mezhep vs. ayrımı yapmadan yazılan bu tür romanlara, kitaplara ihtiyacımız var. Hele ki yazan bir hanımefendi olunca… Ve yazıldığı zamanları düşünürsek çok çok iyi bir roman. Allah sayılarını artırsın.
Not: Keşke kendisi bu yazıları görse ve tanışmak nasip olsa da romanlarının tashihini gönüllü bir şekilde yapabilsem. Çok daha geniş kitlelere ulaşmasını sağlayabilsem.
Sonuç: Müslümanım, bilgiliyim, fikir sahibiyim diyen herkesin kitaplığında bulunması gereken bir kitap. Sadece orada bulundurmak yetmez istifade ederek okunmak lazım…
Diğer yazılarda görüşmek dileğiyle…
Esselam…